Küçük İskender Sözleri
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Küçük İskender Sözleri Birçok farklı türde eserler kaleme alan Küçük İskender Sözleri ile de aynı başarıyı yakalamış ve insanlara kendisinden çokça söz ettirecek bir üne sahip olmuştur. Edebiyatın hemen hemen her alanında eserler sunmakla birlikte bu eserleriyle aynı zamanda okuyucularının her duygusuna dokunmayı da başarmıştır. Hayatı boyunca edebiyata gönül veren bir isim olarak bulunduğu konumdan hiçbir zaman yetinmemiş ve sürekli daha fazla gelişmek için çaba sarf etmiştir. Bu sayede ünlü sözleri denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birisi haline gelmiştir.
Yazımızda ve Küçük İskender Küçük İskender Şiirleri Küçük İskender Alıntıları Küçük İskender Sözleri 5 hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
Asıl adı Derman İskender Över olan Küçük İskender; hem şair hem oyuncu hem de aynı zamanda eleştirmen olarak edebiyata birçok eser kazandırmıştır. 28 Mayıs 1964’te İstanbul’da doğmuştur. Roman, denem, günlük, şiir gibi birçok türde eser kaleme almış “Ağır Roman” isimli filmde oyunculuk da yapmıştır. Periler Ölürken Özür Diler ve The Godjr gibi popüler kitapları kaleme almıştır.
Okuyucuları Küçük İskender’i edebiyata kazandırdığı eserlerle tanırken aynı zamanda insanlığa kazandırdığı sözlerle de halen anmaktadır. Her bir kelimesinde ayrı bir anlam ve etki taşıyan bu sözler, mutlaka her okurun okuması ve anlaması gereken sözlerdir.
Editörün Seçimi ile Anlamlı Küçük İskender Sözleri
- “Yalnızca rüyalarında özgürsün, hayatın gerçekliğinde değil.”
- “Aşk, denizde bir damla su arayan insana benzer.”
- “Kalbinin içindeki sevgi, yıldızlara rehberlik eder.”
- “Gözyaşlarımız, içimizdeki okyanusların belgeselidir.”
- “Bir aşk şarkısı söylemek, kalbindeki duyguları ifade etmektir.”
- “Hayat, kendi büyülü masalını yazabileceğin bir beyaz sayfadır.”
- “Aşk, kalbin en derin yerlerinde filizlenen bir çiçektir.”
- “Sessizlik, iç dünyamızdaki en güçlü ifadedir.”
- “Sevgi, dünyanın en güzel dileğidir.”
- “Gecenin sessizliğinde yıldızlara sözler fısıldamak gibisi yoktur.”
Küçük İskender, şiirleri ve yazılarıyla Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Sözleri, derinlikli duyguları ifade etmesi ve estetik dil kullanımıyla edebi bir değer taşır. Ancak, tam anlamıyla onun şiirsel ifadelerini ve dil zenginliğini aktarmak için Türkçe orijinal ifadelerinin tercih edilmesi daha uygun olacaktır.
Küçük İskender Sözleri
- Kalbim kırık. Dikkat et elini kesmesin.
- Aşkı dövmek lazım kalbe terbiyesizlik ettiğinde.
- Meyve vermeyen tek ağaç darağacıdır.
- Senin yaşın aşka tutmuyor sevgilim, lütfen gelme.
- Kaldır başını aşk belden yukarıda sevgili.
- Buz tutmuş bir ruhum ben. Erirsem geri dönemem.
- Erkeklerin doğuştan bildiği ana dil. İlgisizce.
- Sevmek ifade edebilmek kadar ifadeyi unutmamaktır da.
Kalp bu ulan. Yok, öyle bir arkadaşa bakıp çıkmak.
O kadar güzel unutmuştun ki beni, hatırlatmaya kıyamadım.
Ben seni çoktan affettim, sen sen sevdanı helal et.
Affedilen vazgeçilendir o, affedildi çünkü ondan vazgeçildi.
Ağzı tabanca. Dudakları namlu, sözleri gece mermisi.
Attığın tüm zarlar kaybettirdi bana. Hani sen benim düş eşimdin.
Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.
Ne komünizm, ne kapitalizm, ne ateizm, ne sosyalizm kısmetsizim…
Sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe.
Yarı yolda bırakmışım. Nankör olma yarı yola kadar getiren benim.
O kadar düşledim ki seni sevgili, yitirdin gerçekliğini.
Duydum ki böbreğinde taş varmış sevgili. Kesin kalbinden düşmüştür.
Aşk, bozuk bir pusuladır; seni yanlış bedenlere götürür.
Her aşkta dönme dolaptayım ve kesiliyor elektrik ben en tepedeyken.
Sigarayı bile kıskanırdım; kalbine giden yollara uğradığı için…
Bırak şimdi yanaklarımı dudaklarımı gücün yeterse yüreğimden öp beni.
Tahterevalliden ilk kim kalkarsa yırtar, öbürünün kıçı yere vurur.
Bana yol vermeyi düşünmeden önce sana verdiğim yolda yürümeyi öğren…
Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.
Kötü yola düşmüş gecelerden geliyorum. Kusura bakma gözlerim biraz kirli.
Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.
Seni Babilin asma bahçelerinde astım bak bakalım dünyanın kaçıncı harikasısın.
Ah o tipine kurban olduğum bir de tipine yakışır bir yürek taşısaydın…
Normalde 2 gün zar zor giden telefonun şarjı, artık 5 gün gidiyorsa yalnızsındır.
Bir insanı kaybetmek istiyorsanız çok sevin, kendiliğinden gider zaten.
Bu gece alkolle sabahla; ona de ki; ben kanıma kırmızı rengi veren kişiyi kaybettim.
Bana geleceğin günün adını tıp çok önceden koymuş meğer kıl dönmesi.
Sana kemik değil; aşk verdim. Şimdi itlik yapmanın âlemi yok gitme diyorsam gitme.
Bilirsin beceremem yaşamayı. Bir damla su olsam, gider rakıya damlarım.
Benim gibisini bulamaz demişsin haklısın senin gibi şerefsizi mumla arasam bulamam.
Seviyorum affet dedi ya, o an insanın sadece ağzıyla gülmediğini anladım.
Hiç görüp, dokunup, öpmediğin birine aşık oldun mu? Olsan bilirdin aşkın ne olduğunu.
Kirpiklerini kıskanasım geliyor meselâ; gözlerine benden daha yakın diye.
Toprak olsam üstüme basmayacaksın, hava olsam içine çekmeyeceksin. Öyle düşmansın.
Senin için ölürüm dedi. Benim için zaten öldün dedim. Cesedini alıp çıktı.
Anlamadım ben mi iyileşmemiş yarayım herkes mi keskin bıçak? Sormadım. Sadece kanadım.
İlla 3. Şahıslar girecekse aramıza. Minik parmakları olan bir kızımız olsun.
Kadınlar mı zeki yoksa erkekler mi diye merak edenler. Havva bir elmayla kandırmış Ademi.
Kahvenden bir yudum bile almamışsın; korktun mu beni kırk yıl sevmekten.
Kim demiş ki, en büyük aşklar nefretle başlar diye, benim en büyük nefretim bir aşkla başladı.
Tabiatın güzelliğine bak. Dedim. Ağaçlardan hiçbir şey göremiyorum dedi.
Anlamadım. Ben mi iyileşmemiş yarayım, herkes mi keskin bıçak? Sormadım. Sadece kanadım.
Sevgilim beni aldatıyor musun dedi, hayır onu aldatıyorum dedim afalladı.
Gözümü bağlayıp atsalar sırtımdan itip; yine senin yanına düşerim, yer çekimi değil, yar çekimi.
Ben bir silahım. Ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir başka insan olmadan.
Her rengin bir kişiliği vardır. Her kişiliğin de bir rengi. Ben senin rengini buldum. Kahpe rengi.
Yolun açık olmasın sevgili. Nasıl olsa önün açık her türlü bulursun sen yolunu.
Beni unut diyorsun ya; bu bana imkânsız geliyor. Çünkü seni unutmam için, hatırlamam gerekiyor.
Beni bir öküz sanma sakın sevgili, çünkü sen, o kadar hülyalı bir tren değilsin…
Bir kadın aşka inanmıyorum derken, aslında tek bir şey söylemek istiyordur; hadi beni aşka inandır.
Her şeyi geriye saymaktan yorgunum, kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var.
Şimdi sen gittin ya, şairin dediği gibi herkesi sana benzetiyorum. Bu da mı o şerefsiz acaba diyorum.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır öküzü değil. Neden dönmediğini şimdi anladım.
Bana benden iyisini bulamazsın diyen sevgilim ne gemiler yaktım ben, kıçı kırık bir sandalın lafı mı olur.
Sonsuzluk istedim Allahtan. Sanırım s yi biraz sessiz söyledim. Şimdi onsuzum.
Gidiyormuş, ağırlaşır yağmurun iade etmediği karanlık bırak gitsin. Hiçbir caddeye çıkmayacak o sokak artık.
Bir bayanın gözyaşının akmasına sadece soğan değil, bir hıyar da neden olabilir.
Benimle oynadın bir tur yükseldin aferin. Şimdi git onunla oyna. Ama yanarsan yine benden başlama.
Şimdilerde elimde bir bıçak sevdiğin kadar sevilirsin diyen yalancı şairi arıyorum…
Sanma ki adını ağzıma alıyorum diye seni seviyorum. Dudak tiryakiliği benimkisi seni içime çekmiyorum.
Ağlıyor musun? diye soruyor giderken utanmadan. Yok, yanlış yerden işiyorum aptal.
Uyurken seni izlemek vardı şimdi. Kokunda sarhoş olmak. Seni uyandırmak için can atmak ama kıyamamak.
Giderken sana hoşçakal demek istedim ihanetin aklıma geldi hoşt çakal diyebildim.
Şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz. Ben bunu biliyorum su biliyor bardak biliyor bir sen bilmiyorsun.
Bir erkeğin en lezzetli yeri başının eti sanırım. Bu kadar kadın yanılıyor olamaz zira.
Suçumu cezama ikiz sayarken hakim bari beklenmeyen şahit ol sevdama. İdamıma elin boş gelme. Kendinle gel.
Ben zilzurna sarhoş olsam da yaşadıklarımdan çıkarken hesabı ödeyecek kadar ayığım.
Hatırlıyor musun bana armağan ettiğin ilk şarkıyı ölünce sevemezsem seni Ulan hayattayken bile sevmedin ki…
Hadi simit satanı anladım, kestane satanı da. Peki ya dost satan, o da mı ekmek parası?
Annem sürekli hiçbir şey yemiyorsun, kurudun kaldın deyip duruyor; ben ne kazıklar yiyorum kimse bilmiyor.
Senden evet cevabı alana kadar kendini yırtan sonra havalara giren canlıya erkek denir.
Sigarayı bıraksam diyorum tamamen sana başlasam. Sen daha çabuk bitirirsin işimi böyle çok yavaş ölüyorum.
Sen bir defa olsun seni seviyorum yalanını at; melekler günahını bana yazsın, olur mu?
Gelin arabasının önünü kesen çocuklara verilen zarf gibi, bomboş çıkıyorum sana her ne kadar plakasında mutluyuz yazsa da.
Okeyde beklenen son taş gibisin. Biliyorum beklemekle gelmezsin. Zaten gelme çünkü sen gelirsen ben biterim.
Bugün kitap izledim, film okudum, müzik yedim, yemek dinledim. Aklım sendeydi, hiçbir şeyi doğru yapamadım, şaşkınım.
Yaptığım şakanın ardından gözlerimin içine bakıp, aşk olsun dediğinde keşke.diyebilmek için can atıyordum.
Kusura bakma dünya, biz seninle anlaşamıyoruz. Ya ben sana fazla geliyorum, ya da sen benim hayallerime dar geliyorsun.
Evde kedi, köpek beslemekle hayvan sever olunmaz. Hayvan sever dediğin benim gibi koynunda yılan besleyecek…
Geri gelmemelisin. Ya olduğun yerde kalmalısın ya da gittiğin yerde. Sen bu hayatta gördüğüm en hoşçakalsın neticede.
Yüreği olmayanın kalbimi kırmasına müsaade etmem. Beni bir saniyede unutanı, ben iki saniye ile şereflendirmem.
Dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır diye bir şey yok dönecek. Bir katil olay mahalline mutlaka geri döner.
Bir plak olsam. Zeki Müren çalsam, bozulsam. Aynı yerde takılsam, hep tekrarlasam. Elbet bir gün buluşacağız.
Bazı kadınların şövalye sandıkları adamların, aslında alüminyum folyo ile kaplanmış denyo olduklarını görmeleri baya zaman alıyor.
Eros, yaşlandın mı? Okun gideceği yeri göremiyorsun. Ya bir imkânsıza, ya da bir hayırsıza denk getiriyorsun.
Beklemekte olduğun şey, ancak onu beklemeyi unuttuğunda gerçekleşir. Bu, evrenin sen bakarken soyunamıyorum deme şeklidir.
Karpuz seçerken gösterdiğimiz özenin yarısını sevgili seçerken de gösterseydik bu kadar kelek aşklar yaşamazdık.
Biz ayrı dünyaların insanlarıyız dedi. Aman Allahım. Üzüntüden kahrolacağım. Ben iki dünya olduğunu sanan bir malı mı sevmişim.
Sıkı sıkı tembihlerler. Unut onu, aklına bile getirme, çıkar kafandan, hafızandan sil. Sanki seven beynimizmiş gibi.
Gittiğinde. Boş ver dünyanın sonu değil ya. Diyen dostlarıma. Benim dünyamın senden ibaret olduğunu nasıl anlatabilirdim ki.
Soğuk ve şekersiz çay gibisin, ne içimi ısıtıyorsun, ne ağzımda güzel tat bırakıyorsun, sadece uykumu kaçırıyorsun.
Ayır bizi hâkim bey. Zaten görücü usulü evlendik. Ne ona sordular bunu alır mısın diye? Ne de bana sordular, Dünyaya gelir misin diye.
Telaffuzu zor bir kelime gibi unutacağım seni. Çünkü telafisi yok insanın. Ve insan bir insanla yenileyemez kendini.
Git gidebildiğin yere kadar bu liman da kaybettiğim ilk gemi sen değilsin. Ama şunu unutma. Rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına.
Özne olmayı bırakıp zamir oldum, edat oldum, yüklem oldum. Ama senin gibi, aşk ile ihanet arasına bağlaç olmadım asla.
Telefon rehberimdeki herkesi senin adınla kaydettim. Bütün gün beni arıyorsun, taklitler yapıp sesini değiştiriyorsun. Biliyorum, sen de özledin.
Herkese seni sevmediğimi söylüyorum. Afrikalı bir annenin oğluna ben tokum sen ye demesi kadar basit bir yalan bu.
Öyle bir yerin düşünü gördüm ki; insanlar, sabah uyandıklarında hâlâ hayatta olduklarını fark edip, günaydın demeden önce birbirlerini öpüyorlardı.
Bırakın bu ayakları. Kaçınız, çırılçıplak bedenler karşısında yalnızca gözlere baktınız. Sorsalar, güya hepiniz âşıktınız.
Siz bir kelebeğe tutunuyorsunuz telaşla, onu incitmeden, kelebek telaşla geldiği tırtıla tutunuyor insan bu, azat etmek de gerek korkmayın, unutuluyor.
Aşkı hep iki kişilik diye öğrettiler bize. Peki ya kişilik bozukluğu sonucu mu dahil edildi 3. Kişi, aşk bildiğimiz şeye?
Sağlaması yapılmış bir çarpım gibiyiz sevişmelerden sonra; ikimizden biri sıfır olsa, diğeri ise istediği büyüklükte bir sayı; fark etmeyecek sonuç sıfır.
En basit yalanları gözüme bakarak söyleyen ahmaklar tanıdım. Bense onların cahil cesaretlerine ve kuş beyinlerine hayrandım.
Hiçbir lokantada tek başınıza oturabileceğiniz şekilde dizayn edilmiş masa bulamazsınız, toplum sizi yalnızlıktan kurtarmak için gerekirse ruh sağlığınızla oynar…
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi, aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi, katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla sevmiştim seni.
Seninle ben bir çaydanlık gibiyiz. Ben üst kısmıyım sen alt kısmı. Hani büyüksün ya. Aramızdaki fark ise şu; ben sensiz de demlenirim, ama sen bensiz ancak su kaynatırsın.
Annem, neyin var? Diyerek böldü sessizliğimi. Ben de gittiğini ve kaybettiğimi söyledim. O da saçlarımı okşayıp; üzülme evladım. Cana geleceğine mala gelsin. Dedi.
Artık aramızdaki uzaklıktan şık bir matem giysisi diktirebilirsin kendine. Bir tek hücreni bile istemiyorum. Televizyonumun çekmediği bir kanal gibisin çünkü. Sen git, bambaşka hayatların yatak odalarında sıradan insanların tenlerini süsle.
Bu aşkın gelirinin yarısını sağır sultana bağışladım, duymazlıktan gelip seni, gitsin kulağını açtırsın, diğer yarısını sana bıraktım, kendine protez aşıklar alırsın.
Aşk ağır iştir emekli olamazsın sigortası yoktur ikramiye alamazsın yıllık tatil izni verilmez greve kalkıştın mı yersin sopayı her dakika lokavt tehlikesiyle burun burunasındır kaza riski yüksektir amatörce uğraşılır. Aşk ağır iştir. Yol boyunca bunları şoföre dayatamazsın. O uykuya yenilmek üzeredir sen ise rüyaya.
Offff dedi. Ne oldu? Dedim hiiiiiç, dedi. Her şeyi bırak gel benimle, dedim. Olur mu? Dedi. Topu topu bir tabak fazla koyarız soframıza, dedim. Olmaz, dedi. Neden? Dedim. Aynı tabaktan yeriz, dedi. Bir daha sevdim.
Eğer benim olsaydı sana zaman hediye ederdim. Elimde değil. Ancak şimdi sana koca bir boşluk getiriyorum kucağımda. İçinde saf sözcükler ve dağılmış bir ben olan. Zamanlı zamansız. Tamamen senin. İstediğin gibi doldur. Sevdiğin kadar anla, anladığın kadar sahip ol.