Attila İlhan Sözleri
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Attila İlhan Sözleri Attila İlhan önemli ve değerli Türk şairlerimizden biridir. 80 yıllık ömrüne birçok eser sığdırarak bizler için bugünlere bırakmıştır.
Attila İlhan sözleri ve şiirleri ile oldukça tanınmış bir şairdir. Önemli ve başarılı çalışmaları ile Türk edebiyat dünyasına büyük katkıları olmuştur. Sosyal medyada, mesajlarda, kitaplarda sık sık gördüğümüz ünlü sözler arasından Attila İlhan sözleri de çıkabilmektedir.
Attila İlhan 1925 yılında İzmir’de doğmuştur. Babası da şairdir. İlk şiiri ‘Balıkçı Türküsü’ dür. Birçok gazete ve dergide çalışmıştır. Sinemaya da meraklı bir kişiliğe sahiptir. Bu nedenle 15 tane senaryo yazmıştır. Kız kardeşi Çolpan İlhan ise sinema ve tiyatro sanatçısıdır.
En çok bilinen Ben Sana Mecburum ve Yağmur Kaçağı şiirleri ile toplumu oldukça etkilemiştir. Kendisi roman ve deneme yazarı, senarist, eleştirmen, gazeteci ve düşünürdür. Romanlarında genellikle tarihe ağırlık vermiştir. Kalp rahatsızlığı sebebi ile 2005 yılında hayatını kaybetti.
Attila İlhan önemli ve değerli Türk şairlerimizden biridir. 80 yıllık ömrüne birçok eser sığdırarak bizler için bugünlere bırakmıştır. Önemli fikirleri, anlamlı sözleri ve doyumsuz şiirleri ile hayatımızdaki illaki bir anımıza dokunmuş ve bizleri etkilemeyi başarmıştır.
Attila İlhan Sözleri
- Gökyüzü şarkılar gibi temiz.
- Bekleme yapmayın! “Aşk”ını alan “acı”ya ilerlesin.
- Kolay diyorsun, gel bir de sen yaşa sensizliğimi.
- Bazıları şiir sevmez çünkü yaraları yoktur, yaraladıkları vardır.
- İnsan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı.
- Döndüm arkamı sana, sen sırtımdan vurmayı seversin, yüzüm ağır gelmesin.
- Sevmek insan yüreği kadardır, küçükse büyüğünü taşıyamazsın.
- Ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin, ben sana mecburum bilemezsin, içimi seninle ısıtıyorum.
Ben çocuklar gibi sevdim!
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular.
Aydınlık neyin oluyor senin.
İnsan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı.
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez.
Memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır.
Yaşarken çektirdiler, şimdi doğumunu kutluyorlar.
Ben gidip başıma belâlar aramışım o kalıp Mevla’sını bulmuş.
Ben çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırap çektim.
Ben hiç böylesini görmemiştim, vurdun kanıma girdin kabulümsün.
Acı bir tütün gibi yakıyor genzimi senden uzak olmak.
Oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul adım sonbahar.
Bana ait ne varsa seni korkutuyor sana ait ne varsa hiçbiri benim değil.
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın.
Gel sevgilim gel, benim dünyama gel, çok zaman var içimde yerini hazırladım.
Ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak, hiç doğmamayı isterdim ama bir kere doğmuşum ölmek yasak.
Mutluluk uzun sürmez mutlaka gündeliktir. Ölüme yenik düşen aslında korkuya yeniktir.
Hayat zamanda iz bırakmaz, bir boşluğa düşersin bir boşluktan. Birikip yeniden sıçramak için. Elde var hüzün.
Sanat, toplumsal bir çabadır; toplumdan gelir, topluma döner. Fakat gelenle giden aynı şey değildir.
Gözlerin gözlerime değince felâketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım.
Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam, aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan.
Bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam, ay ışığında deniz akordeon solosu, pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam.
Aydınlık neyin oluyor senin, gökyüzü akraban filan mı, beni bulur bulmaz gözlerin şimşek çakıyorum yalan mı?
Ne kadar yoksul ve çıplak görünürse görünsün ağaçlar, o kadar yakındır ilkbahar özsuyu yürümüş dallara uğultuyla bakarsak.
Sana gelirken hep ellerim ceplerimde gelirdim, olur da sevdiğimin elleri üşümüştür, avuçlarımda ısıtsın diyerekten.
Kestiremedik ne yaptığımızı kim olduğumuzu sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk köy köy bucak bucak memleket memleket.
Ah nerde gençliğimiz sahilde savruluşları, başıboş dalgaların yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller elde var hüzün.
Batık bir gemiymiş aşk limanında, kader bu deyip de avutma beni. Ayrılık kapımızı çaldı sonunda senden son dileğim unutma beni.
İnsan olmanın bütün komplekslerini yenmiş, günü dipdiri yakalayan, hayatın anlamını çözmüş bir bilge insan; bir yol gösterici.
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün dağıtır gecelerim sarışınlığını uykularımı uyusan nasıl korkarsın, hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Beni de kırdılar ben artık küsüm, yağmurları yağmıyor ağaçlarıma sularından içmiyorum susadım ama beni de kırdılar soğuk bir ölüm.
Ağzımın tadı yoksa hasta gibiysem, boğazımda düğümleniyorsa lokmalar, buluttan nem kapıyorsam, inan hep güzel gözlerinin hasretindendir.
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu birkaç hayat çıkarır yaşamasından hangi kapıyı çalsa kimi zaman arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu.
Gök yarıldıkça şimşeklerden soğuk aynalarda kilitliyim tırnaklarımdaki elektrikten su gibi erir iliştiklerim kıvılcımlar uçar kirpiklerimden.
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan koşar gibi yürüyüşün karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün.
İkimiz iki sap buğday olsak sen benim olsan, ben senin olsam bir gece vakti aklına gelsem uykunu tutsam bırakmasam seni kucaklasam, kucaklasam.
Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim, ölümüm birden olacak seziyorum, hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. Aysel git başımdan seni seviyorum.
Bu yollara düşecek adam mıydı çiçek yaptırmalar parfüm filan bu sefer yakasını fena kaptırdı Sevtap başını yiyecek anlaşılan boş versene, daha ölmedik ulan.
Beni koyup koyup gitme, n’olursun durduğun yerde dur, kendini martılarla bir tutma, senin kanatların yok düşersin yorulursun beni koyup koyup gitme, n’olursun.
Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o bir yerin üşüse onun sıcaklığı öbürü en içten çağrını işitmiyor alıp tutmaksa o basıp gitmekse o bakışları kıyısız deniz uzaklığı.
Bana bir şimşek çak çok yanlış anlaşılmaktayım, hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor içimdeki zemberek boşandı boşanacak, yaşamak mı gerek yoksa unutmak mı şaşırmaktayım.
Hava soğuk olmalı, ağaçlar bütün duman, eğer bulabilirsen ölü bir kar getir, beyazlığı kalın bir su gibi uzayan. Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şileb de ne işleri var.
Saatler bizim değil kitaplar bizim değil bizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim buna rağmen mutluluğa inanıyoruz
Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin, hiç görmediğim yıldızlar, gözlerine doğmuş bir büyüklük duygusu, dağlar gibi yüreğinde ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız?
99165