Orhan Veli Kanık’ın İstanbul’u Dinliyorum Şiiri Nedir
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Edebiyatımızın en önemli isimlerinden birisi olan Orhan Veli Kanık aynı zamanda şiirlerimizden en popüleri olan İstanbul’u Dinliyorum şiirinin de yazarıdır. Kendisine has edebi karakterinin olması, bıraktığı sayısız eserle şairler arasında göz önüne çıkması Orhan Veli Kanık’a mercek tutmamıza sebep oluyor. Her şeyden önce hepimizin kulaklarında çınlayan o eşsiz şiiri İstanbul’u Dinliyorum eserine göz atalım.
İçeriğimizde ve – Orhan Veli Kanık – İstanbul’u Dinliyorum – Şiir – Orhan Veli Kanık’ın şiirleri – İstanbul hakkında şiirler – Türk edeb ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz.
İstanbul’u Dinliyorum Şiiri
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.
Orhan VELİ
Orhan Veli Kanık Kimdir?
Orhan Veli Kanık ülkemizin yetiştirdiği güzide şairlerden birisi olup Garip akımının da kurucularındandır. Türk edebiyatında çok ciddi bir köklü değişikliği amaçlayan Garip akımı aslında şiirin temelinde yer alan o üslubu sokaktaki insanın algısına indirmeyi amaçlayan bir düzene sahipti. Orhan Veli olarak da anılan ünlü şair Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’la bir araya gelerek Garip akımının öncüleri oldular.
Orhan Veli hakkında temel bilgilere bakıldığında doğumu, ölümü, mezarı ve ailesi ile ilgili şu bilgiler ön plana çıkarılabilir.
- Doğum: 13 Nisan 1914, Beykoz
- Ölüm: 14 Kasım 1950, İstanbul
- Defin tarihi ve yeri: 17 Kasım 1950, Aşiyan Mezarlığı, Sarıyer
- Ebeveynleri: Mehmet Veli, Fatma Nigar
- Kardeşleri: Adnan Veli
Halk arasında ve şiir severler tarafından Orhan Veli olarak anılan Türk şair hayata gözlerini 13 Nisan 1914’te açmıştır. Genç yaşında 14 Kasım 1950 itibariyle vefat etmiştir ve Sarıyer’de bulunan Aşiyan mezarlığına defnedilmiştir.
Türk şiirinde bu kadar önemli bir figür olması ise Garip akımının kurucuları ve öncüleri arasında yer almasından kaynaklıdır. Sokak dilini şiirlerine de yansıtarak toplumun çok büyük bir kesimini kucaklayan üslubuyla sevilmiştir. Aslında Türk şairler arasında olduğu gibi Türk yazarlar arasında da yer aldığını vurgulamak gerekiyor. Zira edebiyatın yalnızca şiir koluyla ilgilenmiyordu. Denemelerden makalelere, çevirilerden hikâyelere kadar uzanan güçlü bir kalemi vardı.
Yanında Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile beraber Garip akımını bambaşka bir zevk, hiç görülmemiş bir haz arayışıyla başlattılar. Öyle ki Orhan Veli standart olarak kabul edilen aruz ölçülerini kullanmayı reddediyordu. Hatta hece ölçüsü olmayan şiirleriyle bambaşka bir hava yaratıyordu. Üstelik Orhan Veli’ye göre aruz ve hece ölçüsü dışında da edebiyatta asla olmaması gereken, fakat toplum tarafından edebiyatla özdeşleştirilmiş çok sayıda unsur vardı.
Örneğin asla mübalağa yapılmaması gerektiğine inanan Orhan Veli bunun gereksiz bir ayrıntı olduğu fikrine sahipti. Aynı zamanda mecazlardan kaçınan, teşbih kullanmayan bir üslup tercih ediyordu. Edebi anlamda bakıldığında kafiyenin ne kadar önemli bir role büründüğü aşikârdır. Fakat Orhan Veli kafiye ile yazılmış eserleri de ilkel buluyordu.
Her ne kadar ilk başlarda olduğu gibi günümüzde de kafiyesiz, teşbihsiz, mübalağasız, mecazsız, hece ve aruz ölçüsüz şiir olmayacağını, olamayacağını düşünenler var. Ancak şairin kalemi güçlüyse her şeyin mümkün olduğunu kanıtlanması da Orhan Veli’ye dayandırılabilir. Şiirlerinde konuyu ele alış biçiminden karakterlere, nasıl bir kelime dizilimi seçtiğinden hangi noktalara dokunduğuna kadar çok sayıda faktör önem arz edebiliyor.
Nasıl ki sokakta iki kişinin en basit şekilde diyalog kurarak birbirini anladığı bir sohbet hoş geliyordu, Orhan Veli de aynı şekilde bir şiir kompozisyonu yarattı. Buna bağlı olarak Türk şiirinde en önemli virajlardan birisi olarak anıldı. Garip akımının ilk kitabı da yine arkadaşlarıyla beraber Garip ismiyle çıktı. 1940’lara damga vuran bu yeni akım için yıkıcı olduğu kadar yapıcı eleştirileri de yapıldı. 1950’lere kadar da şiir denildiğinde Garipler en çok akla gelenler oldu.
Bilhassa Türk edebiyatında Cumhuriyet dönemi şiirleri baz alınırsa Garip akımı en önemli unsurlar arasında sayılabilir. Fakat asıl ilginç olan nokta Orhan Veli Kanık böylesine yeni bir vizyonu ortaya koyarken her zaman örselendi. Halk tarafından, edebiyat otoriteleri tarafından ve özellikle diğer şairler tarafından alay edildi. Dalga geçenler, şaşkınlık gösterenler, yadırgayanlar, aşağılayanlar bir tarafa en çok eleştirenlerin bile dikkatini çekmeye devam etti.
Bu büyük ilgi ise aşağılamaları övgüye, yadırgamaları ise tebrik etmeye çevirmişti. Orhan Veli Kanık çok kısa bir süre tüm bu örselenmelere göz yumduktan sonra Türk edebiyatının en köklü şairleri arasına adını altın harflerle yazdırmıştı. Kısacık ömrümde sayısız ölümsüz esere imza atmıştı.
Edebiyatımızın bir başka önemli değeri olan Sait Faik Abasıyanık tarafından da övgüyle bahsedilen Orhan Veli Kanık günümüzde bile en çok okunan şairler arasında yer alabiliyor. Abasıyanık ‘’Şimdiye dek üzerinde durularak yapılmış ve bu yüzden dikkat çekmiş, her zaman yerilmiş, zaman zaman ise övgülere mahzar olsa da yine sahiplenilmemiş, sonrasında herkesin bağrına basarak her duyguyu yaşamasına vesile olmuş çok özel bir kalemdir’’ dediği şairimiz Orhan Veli Kanık’tır.
Görüldüğü üzere iyi üne ve kötü şöhrete hemen hemen aynı dönemlerde ulaşmış olan Orhan Veli edebiyatımızda yenilik açısından önemli bir kapıyı aralayan isim olmuştur. Tek düze bir hal almış olan hikâyeler ve şiirler için aslında birbirini tekrar etmeyen özgün işlerin ne kadar önemli olduğunu herkese kanıtlamıştır. Ki Orhan Veli Kanık her zaman için kendisini geliştirmeyi amaç edinmiş ve bunu edebiyatta da başarıyla ortaya koymuştur.
Garip akımının kurucularından birisi olan şair arkadaşı Oktay Rıfat yakın ve samimi dostu Orhan Veli Kanık hakkında ‘’Orhan Veli öyle bir şairdi ki Fransız şairlerin nesiller boyu sürdürerek erişebileceği bir şiir serüvenini çok kısa süren ömründe bizlere yaşatmış oldu. Eğer ki Orhan Veli olmasaydı Türk şiirinin Avrupa edebiyatıyla başa baş gitmesi olanaksız olurdu. Belki de nesiller boyunca çaba göstererek erişeceğimiz mertebeye Orhan bizi birkaç yılda yaptığı özverili çalışmayla ulaştırdı’’ cümlelerini kurdu.
Orhan Veli Kanık’ın Edebi Kişiliğinin Özellikleri
- Orhan Veli Kanık, Garip akımının kurucularındandır. I. Yeni olarak da adlandırılan bu grup Türk edebiyatında özellikle Cumhuriyet döneminde en önemli manevralardan birisi olarak görülür ve edebiyatımızda önemi büyüktür.
- Tek düze Türk şiirinin temelden değişerek olgunlaşmasına yardımcı olan Orhan Veli Kanık bunu Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile beraber başlattıkları Garip akımıyla başarmışlardır.
- Şiir denildiğinde kafiyeden aruz ölçüsüne, mübalağadan hece ölçüsüne, teşbihten mecaza kadar uzanan pek çok kıstasın zoraki gözükmesini reddeden Orhan Veli Kanık daha özgür bir şiir deneyimi için mücadele etmiştir. Bundan dolayı ‘’bir şiir ihtilalcisi’’ lakabıyla anıldığına şahit olunabilir. Ki her zaman için geleneksel olandan uzaklaşan, yenilikçi ve gelişime açık olanın tarafında durması bile edebi açıdan önem arz etmektedir.
- Garip akımının ilk kitabı olan Garip 1941 yılında basılmıştır. Kitabın önsözü de Orhan Veli’ye aittir. Burada da Türk şiirinin nasıl bir vizyona sahip olması gerektiğinden yenilikçi bir biçimde bahseder.
- Orhan Veli Kanık’a göre şiir insanın hiçbir zaman beş duyu organına hitap edemez. Hatta direkt kalbe de hitap edemez. Şiir bir sanat olarak, edebi bir eser olarak insan beyninin algılaması üzerine kaleme alınan bir yapıya sahiptir. Bu yapıyı yozlaştıran ve beynin sürekli olarak aynı algıya sahip olmasını sağlayan yegane faktörler ise ölçüler ve kafiyelerdir. Bunlar şiiri en çok yozlaştıran kıstaslardır.
- Tamamıyla yapmacık olmayan, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmayan şeyler barındırmayan, adeta sokak ağzına ithafen yazılan, herkesin gün içerisinde yaşadıklarıyla alakalı bile bir satır yakalayabileceği yazım tekniğini savunmuştur.
- Realist şiirleri aynı zamanda bir miktar espriyi de içerisinde barındırır. Bu halkın daha yalın ve anlaşılır bir şiirle buluşmasını kolaylaştırır.
- Lirizm denildiğinde ya da Türk edebiyatında nükteli realizm denildiğinde akıllara gelecek ilk isim Orhan Veli Kanık’tır.
- Yalnızca şiir yazmayan ve kalemi son derece güçlü bir yazar olan Orhan Veli Kanık dünyaca ünlü fabllar arasında yer alan La Fontaine ile benzer nitelikte fabllar kaleme almıştır. Bunları aynı zamanda Yaprak isimli edebiyat dergisinde de yayınlamıştır.
- Kültürümüz için bir başka önemli miras olarak görülen Nasrettin Hoca fıkraları Orhan Veli Kanık tarafından kaleme alınan nükteli realizm ile oldukça örtüşüyordu. Orhan Veli bu yüzden fıkraları da şiire dönüştürerek halk ile arasındaki bağı kuvvetlendirmiştir.