Yunus Emre kimdir? Hayatı, Sanat Yaşamı ve Örnek Şiiri

Yunus Emre, kayıtlara göre 1238 senesinde Eskişehir’de dünyaya gelmiş ve 1320 – 1321 yıllarında hayata gözlerini yummuştur. Yunus Emre’nin hayatı, sanat yaşamı ve örnek şiirini sizler için paylaştık.

İçeriğimizde ve Yunus Emre Kimdir Hayatı Sanat Yaşamı Örnek Şiiri Türk Edebiyatı İsl ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz.

Yunus Emre 1238 Yunusemre, Mihalıçcık, Eskişehir’de doğdu 1321’de vefat etti. Anadolu’da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf ve Alim, Anadolu’da yaşamış tasavvuf ve halk şairi, Türk İslam düşünürü, Bektaşi derviş ve erendir.

Yunus Emre’nin Hayatı

Yunus Emre, halk şairi olarak bilinir, ayrıca en ünlü İslam düşünürlerindendir ve dervişliğe terfi etmiştir. Doğum senesi ve yeri hakkında çeşitli rivayetler olsa da Sarıköy’de dünyaya geldiği bilinmektedir. O’nun şiirlerini okuduktan sonra ne kadar eğitimli bir kişi olduğunu anlıyorsunuz. Medreseyi tamamlamasının ardından tasavvufa yönelmiş olan şairimiz daha sonra derviş olmuştur. Anadolu’nun birçok bölgesini ziyaret ettiği bilinmektedir, özellikle Suriye ve Azerbaycan’da bulunduğuna dair kanıtlar vardır. 82 yaşında yaşamı son bulmuştur. Anadolu’nun birçok yerine gittiğinizde Yunus Emre’nin türbesini görebilirsiniz, bu da bizlere ne kadar değerli, sevilen, saygı duyulan bir kişi olduğunun da kanıtıdır. 

Yunus
Yunus Emre kimdir? Hayatı, Sanat Yaşamı ve Örnek Şiiri

Yunus Emre’nin Destanlaşan Hikayesi

Yunus Emre’nin destansı hayatına çocukluğundan başlayalım. Henüz çok ufak yaşlarda okula gitmesine rağmen alfabe öğrenmekte güçlük çekmektedir. Hal böyle olunca tarlaya gidip çiftçi olmaya karar verir. Birkaç sene sonra kıtlık yaşanır ve Yunus Emre de bu durumdan olumsuz şekilde etkilenir. Kırşehir’e gittiği zaman o bölge civarında Sulucakarahöyük diye bir yerde Hacı Bektaş Veli yaşamaktadır. 

Bu kişinin evine kim giderse herkese yardım edermiş. Yunus Emre de bunu duyunca hemen yola koyulur. Kırşehir yolundayken O’na bir şey götürmek için alıç toplamaya başlar ve Hacı Bektaş Veli’nin Dergâhına ulaşır. Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre’nin sıcakkanlılığına ve saygısına hayran kalır. O’nun buğday talebi için yanına geldiğini fark edince der ki: Sorun bakalım, buğday mı yoksa himmet mi? der. Tabii, Yunus Emre aç, karnını doyurmak ister, bu yüzden himmete karşı çıkarak buğday istediğini söyler. Buğdayı Hacı Bektaş Veli’den alan Yunus oradan ayrılır. 

Oradan ayrıldıktan sonra himmet olayını düşünür ve kararını değiştirerek dergaha geri gider. Buğdaydan vazgeçtiğini himmet talep ettiğini iletir. Hacı Bektaş Veli de iş işten geçti, biz himmeti Taptuk Emre’ye teslim ettik diye söyler. Yunus Emre üzülür ama Taptuk Emre’yi aramaya karar verir. 

Taptuk Emre’ye ulaşmayı başarır ve olanı biteni söyler. Taptuk Emre, O’nun dervişliğini kabul eder ve dergaha odun getirip götürme işi verilir. 40 sene boyunca bıkmada usanmada odunları dergaha götürür, 40 sene boyunca 1 adet bile eğri odun almamıştır. Bunun nedenini merak edenlere ise: Buradan içeri eğri odun dahi giremez cevabını verir. Taptuk Emre Yunus’u o kadar sever ki kızıyla O’nu baş göz eder. Lakin Yunus, böylesi bilgi birinin kızını hak etmediğini düşünüp ona dokunmaz. Bir gayesi vardır o da erenlerden olabilmektir. Bir süre sonra istediği dereceye varamadığı kanısına vararak hüzünlü bir şekilde Taptuk Emre’yi bırakıp gider. 

Bu aşamadan sonra da bir süre geçer ve artık istediği erenler derecesine eriştiğinin farkına varır. Yine Taptuk Emre’nin dergahın doğru yola koyulur ama mahcupluğu nedeniyle öncelikle eşi ile konuşur. Şeyhinin affını talep eder. Kadın: Biliyorsun O’nun gözler görmüyor, kapının eşiğinde yatabilirsin. Sabah namazı vaktinde ayağı sana değer, bu kim diye sual eder, ben de Yunus diye söylerim. Hangi Yunus diye bir yanıt alırsan hiç ses etmeden buradan git. Bizim Yunus mu diye sorarsa da şeyhinin eline sarıl diye söyler. Şeyhi tam da Yunus’un istediği cevabı verir ve O’nun elini öper. Rivayete göre yaşanan bu hadisenin ardından vefat ettiği söylenmektedir. 

Yunus Emre’nin sanat yaşamı nasıldı?

Yunus Emre’nin sanatı halkı ilgilendiriyordu, sadece onların dilinde şiirler kaleme almıştır. Türkçeyi en iyi şekilde kullanmıştır. Türkçenin bozulmamış haliyle eserler yapmıştır. Yunus Emre’nin eserlerini kim açıp okursa anlamakta zorluk çekmezmiş. Özellikle tasavvuf üzerine eserler yapmış. 

Tasavvuf: Ruhu kötü olanlardan arındırmak, Rabbinin sevgisini yüreğinde hissetme, Rabbini sadece cennete gidebilmek maksadıyla değil, O’nun sevgisine layık olabilmek için çabalamak, bütün hayatını da bu yolda harcamaya denir. 

Yunus Emre hoşgörülü biri olarak bilinir ki bu en önemli özelliğidir. Yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü sözünü söyleyebilecek erginliğe ulaşmıştır. O her daim halkın şairi olmayı başarmıştır. Halk O’nu öylesine benimsemiş, saygı duymuş, sevgi beslemiştir ki memleketin birçok köşesinde O’nun ismine anıt mezarlar görmek mümkündür. Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmış olmasına rağmen en değerli, bilinen, sevilenleri hece ölçüsü ile kaleme aldıklarıdır.  Yunus Emre’nin Risalettün- Nushiyye ve Divan ismin 2 farklı eseri bulunmaktadır. Eski dönemlerde diğer şairlerin eserleriyle bir karmaşıklık olsa da sonradan doğruya ulaşılmıştır. 

Yunus Emre Şiirine Örnek

Aşkın aldı benden beni,

Bana seni gerek seni.

Ben yanarım dün ü günü,

Bana seni gerek seni.

Ne varlığa sevinirim,

Ne yokluğa yerinirim,

Aşkın ile avunurum,

Bana seni gerek seni.

Aşkın âşıklar oldurur,

Aşk denizine daldırır,

Tecelli ile doldurur,

Bana seni gerek seni.

Aşkın şarabından içem,

Mecnun olup dağa düşem,

Sensin dünü gün endişem,

Bana seni gerek seni.

Sufilere sohbet gerek,

Ahilere ahret gerek,

Mecnunlara Leyla gerek,

Bana seni gerek seni.

Eğer beni öldüreler,

Külüm göğe savuralar,

Toprağım anda çağıra,

Bana seni gerek seni.

Cennet cennet dedikleri,

Birkaç köşkle birkaç huri,

İsteyene ver anları,

Bana seni gerek seni.

Yunus’tur benim adım.

Gün geçtikçe artar odum.

İki cihanda maksudum,

Bana seni gerek seni.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir