Oğuz Atay Sözleri
- 14
- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
Oğuz Atay Sözleri Türk yazarlar arasında akla gelen ilk yazarlardan birisi de Oğuz Atay’dır. Eserleri ile tüm okurlarının kalbini kazanmış ve aynı zamanda okurlarının kalbine dokunmuş Oğuz Atay Sözleri günümüzde de güncelliğini ve etkileyiciliğini kaybetmemiş olan değerli sözler arasında yerini ve önemini korumaktadır. Bazı ünlü sözleri vardır ki; insanların doğrudan kalbine ve duygularına dokunur. Oğuz Atay sözleri de bu sözlerden büyük bir kısmıdır diyebiliriz.
Bu yazıda ve Oğuz Atay Oğuz Atay Sözleri Oğuz Atay alıntıları Oğuz Atay kitapları Oğuz At ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz.
Hikaye, roman ve oyun türünde birçok eser kaleme alan Oğuz Atay; 12 Ekim 1934’te Kastamonu İnebolu’da doğmuştur. Tehlikeli Oyunlar, Tutunamayanlar, Korkuyu Beklerken, Bir Bilim Adamının Romanı gibi popüler romanların yazarıdır. Bu eserler günümüzde de halen sıklıkla okunmakta ve konuşulmaktadır.
Oğuz Atay, insanlara miras olarak birçok ünlü söz bırakmıştır. Bu sözlerin her birisi halen ilk günkü tesiri ile edebiyat severlerin dillerine pelesenk olmuş sözlerdir. Bu sözlerin ve daha birçok eserin yazarı olan Oğuz Atay’da geçmiş dönemlerde yaşamış bir yazar olarak halen günümüzde saygı ve sevgi gören yazarlarımız arasındadır.
Editörün Seçimi ile En Anlamlı Oğuz Atay Sözleri
- “Birini incitmenin ağırlığı, incinenin canını acıtmaktan daha hafif değilmiş.”
- “Bir insanın yaşamış olması, öyküsüne değer kazandırırmış.”
- “Bir insanın kendisiyle barışık olmasına engel olan en önemli şey, başkaları tarafından kendine dair yapılan yargılar oluyor.”
- “Hayatı anlamlı kılan şey, anlam aramaktır.”
- “Belki de insanlar birbirini ancak yalanlarla anlayabiliyor.”
- “Gerçekler acıdır, ama onlardan kaçmak yerine yüzleşmeliyiz.”
- “Aşk, sadece başkalarının gözünden güzel olabilir.”
- “Herkesin anlamadığı bir dilin içinde yaşıyoruz.”
- “Yaşam, sadece hayatta kalmaktan ibaret değil, anlam bulmakla güzelleşir.”
- “Yalnızlık, kendine yabancı olduğun bir yerde yaşamaktır.”
- “Hayat, anlatılan hikayelerle dolu.”
- “En büyük hüsran, asla denememiş olmaktır.”
- “Kendi hikayeni kendin yazmalısın.”
- “Özgürlük, hayatını başkalarının gözünden değil, kendi gözünden yaşamaktır.”
- “Hayatta önemli olan, hatırlanacak şeyler yapmaktır.”
Oğuz Atay’ın eserlerinde yer alan düşünceler ve sözleri, insan psikolojisi, varoluşçu temalar ve hayatın anlamı gibi derin konulara dair düşündürücüdür. Edebiyat dünyasına katkıları ve etkileyici eserleriyle hatırlanmaktadır.
Oğuz Atay Mesajları
- Zaten senin ‘hiçin’ fesat…
- İçimden şehirler geçiyor, sen her durakta duruyor, inmiyorsun.
- Elimde değil Olric! Ne efendimiz. Elleri Olric elleri.
- Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kim bilir?
- Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?
- Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben.
- Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?
- Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
- Hayatımın başı ve sonu belliydi hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.
Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.
Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize.
Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi.
Beklenen hep geç geliyor geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.
Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.
Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
İki kadına adamak istiyorum hayatımı. Biri erkeğim desin bana diğeri sadece baba.
Söyle evladım’ diye teselli ederdi annem beni. Söyle de içine hicran olmasın. Hicran oldu anne.
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.
Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.
Biliyor musun Olric, benim birçok dostum var. Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.
İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur.
Hiç kimseyi anlamıyorum. İnsanların arasına karışıp onlara uyduğum için de kendimden nefret ediyorum.
Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
Beni anlamalısın çünkü ben kitap değilim çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Hayır dostum ben en acıklı anlarımda bile güldürücü sözler bulan bir insanım kendime acımam bundandır.
En tehlikeli kelime ama’dır. Önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür! Mesela, seni seviyorum ama gibi.
Neden yalnızlıktan şikâyetçidir ki insan. Ne yani mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.
İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar. Kıskançlık da bir kaybetme korkusudur. Kıskanmıyorsa eğer yeterince sevmiyordur.
İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir. Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir.
Fotoğraf çekilerken nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. Yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz.
Çok yükseğe çıkamam bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam bende ‘alçaklık’ korkusu var.
Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.
Ne ölmek nefessiz kalmaktır ne de yaşamak nefes almaktır. Yaşamak sevilmeyi hak eden birine yaşamını harcamaktır.
Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana. Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz nasılsa.
Oysa bizim bütün güzelliğimiz yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.
Sigarayı bırak artık diyordun ya bana, ben de bırakmıyordum. Çünkü senin, benim için üzülüyor olmana içten içe seviniyordum.
Şimdi al yalnızlığımı ört üzerine Olric. Belki o vakit bırakıp her şeyi. Gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden…
Yemek koyulurken, “Bu kadar yeter” dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye ‘anne’ denir. Ve o her şeye değerdir.
Bize öğretilen her söze inandık, yasaktır dendi kandık, hep girilmez levhalarına aldandık, bu tutulan yol yanlıştır bize.
Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan, ilk defa değil son defa sevebilmek.
Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım; mürekkeple yazılmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.
Bir yerde söz biter. İki kişi karşılıklı kendini tekrarlamaya başlar. Yeni başlayan ilişkiler bile eskir böylece. Hemen kaçacaksın ki aklın orada kalsın.
Artık gelecek planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki hayat, işini gücünü bırakıp planlarımı bozmak için her şeyi yapıyor.
Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım. Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur…
İnsanlar bozuk para gibidir. İki seçenek vardır yazı ya da tura. Bir yüzünü gösterirken bize diğer yüzünü zaman gösterecektir.
İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır.
İnsan nedir bilir misin Olric? Nedir efendimiz? Ağaçları kesip onlardan kâğıt yapan sonra da o kâğıtlara ağaçları koruyunuz yazandır.
Hep geçer diyorlar ya Olric. Sence geçer mi? Geçer elbet efendim bazısı teğet geçer bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer. Ama mutlaka geçer.
Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric? Hayır efendimiz nasıl bir şey. Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır Olric.
Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının Tarzan’ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım!
Oysa bazı insanlar vardır en çamurlu yerlerden bile kolalı beyaz gömleklerini ve açık renk pantolonlarını kirletmeden çıkarlar. Böyle adamlar hayatta başarıya ulaşırlar.
Kolundaki yaralar efendim? Tutunurken öyle oldu Olric. Ya yüreğindeki yaralar efendim? Tutulurken öyle oldu Olric! Peki ya gözlerindeki suskunluk; ne efendim. Hiç dokunma. Sus Olric.